Konuşabilmek büyük bir nimet ve aynı zamanda büyük bir ihtiyaç. Konuşmak, her diline geleni söylemek değildir. Zaman konuşma zamanı, gevezelik zamanı değil...
Meramımızı anlatmak için farklı seçeneklerimiz var. Doğru zaman ve doğru zeminde tercih edeceğimiz yöntem, işe yarayacaktır. Yoksa, yüksek sesle konuşursak büyük laf etmiş, şikayetlerimizi her platformda dile getirirsek daha çabuk çözüme ulaşmış olmayız.
Eskiler: ‘’Karnınızın doymayacağı yerde açlığınızı belli etmeyin,’’ demişlerdir. Bir problemimiz varsa; sıkıntımızı giderebilecek veya önleyebilecek kişi ya da kurumlara derdimizi anlatmalıyız.
Toplumsal boyutu olan bir problem söz konusu ise; problemin ortaya çıkış sebepleri ve çözüm yolları konusunda araştırma yapmalı, çözüm yolları için kafa yormalıyız. Kuru kuruya, ‘’Batırdılar, bitirdiler...’’ sloganlarına eşlik etmek tedaviye muhtaç bir bakış açısıdır.
Bir diğer yöntem de vücut dili ile anlatımdır. Vücut dili ile ifade çoğu zaman saatlerce konuşmaktan daha etkilidir. Mesela bir bakıştaki umudu, saadeti veya hüznü hiçbir cümle ile anlatamayız!
Ayrıca, bahsetmeden geçemeyeceğimiz; her konunun uzmanı havasında takılan hastalıklı tipler var. Mangalda kül bırakmaz, meydanı boş bulduklarında konuştukça konuşurlar. Bunları kılavuz edinmiş, muhalif olmayı kendilerine misyon olarak belirlemiş olanlar da meseleler hakkında araştırma yapmadan, anlatılanları akıl süzgecinden geçirmeden bu tiplerin sözcülüğüne soyunur, ezberletilmiş sloganları art arda sıralarlar. Öyle ki; kendinizi bir kanaat önderinin veya konunun uzmanının karşısındaymış gibi hissetmeniz mümkün! Bu durum ne zamana kadar sürer diye merak ediyorsanız, cevap oldukça basittir. Onlara:
"Çözüm öneriniz nedir?" diye sorun!
Şükrü Doruk
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Şükrü DORUK
KONUŞMA ZAMANI
Konuşabilmek büyük bir nimet ve aynı zamanda büyük bir ihtiyaç. Konuşmak, her diline geleni söylemek değildir. Zaman konuşma zamanı, gevezelik zamanı değil...
Meramımızı anlatmak için farklı seçeneklerimiz var. Doğru zaman ve doğru zeminde tercih edeceğimiz yöntem, işe yarayacaktır. Yoksa, yüksek sesle konuşursak büyük laf etmiş, şikayetlerimizi her platformda dile getirirsek daha çabuk çözüme ulaşmış olmayız.
Eskiler: ‘’Karnınızın doymayacağı yerde açlığınızı belli etmeyin,’’ demişlerdir. Bir problemimiz varsa; sıkıntımızı giderebilecek veya önleyebilecek kişi ya da kurumlara derdimizi anlatmalıyız.
Toplumsal boyutu olan bir problem söz konusu ise; problemin ortaya çıkış sebepleri ve çözüm yolları konusunda araştırma yapmalı, çözüm yolları için kafa yormalıyız. Kuru kuruya, ‘’Batırdılar, bitirdiler...’’ sloganlarına eşlik etmek tedaviye muhtaç bir bakış açısıdır.
Bir diğer yöntem de vücut dili ile anlatımdır. Vücut dili ile ifade çoğu zaman saatlerce konuşmaktan daha etkilidir. Mesela bir bakıştaki umudu, saadeti veya hüznü hiçbir cümle ile anlatamayız!
Ayrıca, bahsetmeden geçemeyeceğimiz; her konunun uzmanı havasında takılan hastalıklı tipler var. Mangalda kül bırakmaz, meydanı boş bulduklarında konuştukça konuşurlar. Bunları kılavuz edinmiş, muhalif olmayı kendilerine misyon olarak belirlemiş olanlar da meseleler hakkında araştırma yapmadan, anlatılanları akıl süzgecinden geçirmeden bu tiplerin sözcülüğüne soyunur, ezberletilmiş sloganları art arda sıralarlar. Öyle ki; kendinizi bir kanaat önderinin veya konunun uzmanının karşısındaymış gibi hissetmeniz mümkün! Bu durum ne zamana kadar sürer diye merak ediyorsanız, cevap oldukça basittir. Onlara:
"Çözüm öneriniz nedir?" diye sorun!
Şükrü Doruk
YAZARIN DİĞER YAZILARI